Kazananın her şeyi topladığı bir dünya hepimize ortak bir tat verebilir mi? Artık iyi tasarlanmış bireysel kahramanlık hikayelerinden ilham almıyorum. Mel Gibson’un imzasını attığı Mad Max filmine damga vuran bir şarkı var. Tina Turner harika yorumuyla “We don’t need another hero” diyordu. Yani, yeni bir kahramana ihtiyacımız yok. Hiçbir hikaye tekil değil. Bir çok boyutu var, katkı yapan, emek veren birçok birey…o proje için hayatını değiştiren bir çok insan var. Başarının bu denli bireysel bir şeymiş gibi anlatılması, hem bize hem de çocuklarımıza anlam içeren bir mesaj vermiyor. Açıkçası Elon Musk’vari bir yeni diye sunulan bir iş liderliği tarzı dünyamızı daha iyi hale getirebilir mi emin değilim.
Her şeyin başarıya endekslenmesi, kazananın her şeyi topladığı bir dünya hepimize ortak bir tat verebilir mi? Konu illa başarılı olmaksa, başarılı olmayı öğrenmeye ihtiyacımız var. Çünkü başarı öyle bireysel bir şey değil. Bi’ defa çok net bir vazgeçiş, kendi varsayımlarımızdan, bildiğimizi zannettiklerimizden; kendi bilgimizi bir kenara bırakıp, benden olmayan bilgiye “evet” diyebilme erdemini deneyimleme zorluluğu. Başarı cesaret ederek ve de acı çekerek yaşayarak öğreneceğimiz bir şey. Ve çokça da kolektif bir şey. Kendimiz sandığımız şey, bizde iz bırakan insanların, hayallerin ve olayların toplamı esasında. O sebeple bana nasıl düşünmem gerektiğini salık veren iyi tasarlanmış hikayelerden çok, özgün ve kendi halindeymiş gibi görünen ama azıcık da olsa iyilik üreten deneyimler çok daha fazla ilgimi çekiyor.
Evet karşımızda dünya ölçeğinde iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, devam eden yoksulluk, ilerleyen obezite salgını; suya, güvenilir gıdaya ve enerjiye erişimde zorluk gibi büyük meseleler var. 20. yüzyılda dünyaya refahı getirebilmek için dünyamızdan çaldık. Daha çok üretmek için geri dönülmez hasarlar verdik. Şimdi ise toparlanma, onarma vakti. Büyük meselelerin (wicked problems) üstesinden gelmek için onları doğuran bakış açısı ile değil, daha yenilikçi, kapsayıcı ve dahil eden yöntemler keşfetmeye ihtiyacımız var. Aynı şeyleri yaparsak, aynı sonuçları alırız. Bize sunulan ve nasıl düşünmemiz gerektiğini öğreten tasarlanmış başarı hikayeleri yerine, kendi özgün hikayelerimizi keşfedelim. Öyle çok büyük, çok etki yaratan hikayeler beklememize gerek yok.
Emek veren, alın teri döken, birleştirmeye gayret eden, hayal kuran, değer üretme çabasında kadın, erkek, genç, yaşlı, tecrübeli, tecrübesiz insanların farkına varalım. Şöyle bir kafamızı kaldırdığımızda emin olun değer yaratanları göreceğiz.
Leave a Reply